Normalde
hiçbir şeyi kafasına takmayan biriyimdir ama bu Özgecan Aslan'ı duyduğumdan
beri kendime gelemiyorum.
Neden bilmiyorum -her gün bunun gibi
olaylar olurken- neden bilmiyorum.
Haberi
okuduğum an kendi kız kardeşimi, annemi, teyzemi, halamı belki de kendimi o
dolmuşa bindirdiğim için olabilir. Kendimi o planların yapıldığı dolmuştan, o
tecavüz etmeden önceki bakışlardan, çığlıklar atarak ya da sessizce gözyaşı
dökerek uğradığım tecavüzden,o hayvanların üstüme çıkmasından, bir daha
kimsenin yüzüne bakamayacağım o acizlikten dolayı çok üzgündüm ta ki o bıçağı
görene kadar. Allah'ım dedim, çok şükür öldürecek beni, Allah'ım dedim,çok
şükür duamı kabul ettin. Bıçaklarken sanırım, gözlerimin içinde gördüğü
bu acı sevinç artık ona hayvan da diyemeyeceğimi öğretti.
Bana bu mutluluğu bile çok görmüş
olacak ki o öfkeyle cesedimi yakmaya başladı. Ben artık bir cesettim çünkü
ruhum artık orada değildi.
Kendimi uzaktan izlemeye başladım ve dedim
artık bitti sanırım. Çünkü geriye BEN'den bir şey kalmamıştı.
Artık bir köşeye atılabilirdim.
Dereyi seçtiler, suda ilerleyen
Özgecanı izledim, -sadece şapkasından tanınacak Özgecanı- annemin ne diyecegini
düşünürken...